Geleneksel Okçuluk
Geleneksel Okçuluk eğitimlerimiz hakkında bilgi almak için bizlere ulaşabilirsiniz.
Günümüzde oldukça popüler olan bir spor haline geldi okçuluk. Yeniden toplumumuza kazandırılan ve Etnospor faaliyetleri ile birlikte tekrar gün yüzüne çıakrtılan okçuluğumuzun tarihi oldukça eski dönemlere hatta ve hatta osmanlı öncesine de dayanmaktadır.
GELENEKSEL OKÇULUĞUN FARKI NEDİR
Modern okçuluktaki pratikler geleneksel okçuluktan oldukça farklıdır. Gerek ekipman gerekse ritüeller farklılıklar göstermektedir. Klasik okçulukta amaç düşmanı herhangi bir yerinden vurmak ve etkisiz hale getirmekken, spor okçuluğunda amaç spesifik bir hedefi vurmaktır.
Geleneksel okçuluk dini açıdan farklı bir yerde görülmektedir. Atış sırasında dahi “Ya Hak” zikrinin çekilmesi, okçuluğun bir geleneği olduğu gibi adeta faarzıdır.
Ancak günümüzde önemi yeniden hatırlanan geleneksel okçuluğumuz artık bir spor haline getirilmiş, çeşitli müsabakalara, festivallere konu olmuştur. Bununla birlikte devlet destekli yatırımlar ile okçuluğa ayrı bir boyut kazandırılmış, bu tarihi değer koruma altına alınmıştır.
GELENEKSEL OKÇULUĞUN EKİPLMANLARI
Yay: Okun atışını sağlayan uçlarından bağlanarak çekilen alet.
Ok: Yay ve bağ kısmına takılarak çekilen bir ucu sivri, diğer ucu tüylü ekipman.
Zihkir: Ok çekimine yarayan baş parmağa takılan yüzük.
İnsanlık tarihi boyunca savaş ve atlı silahı olarak okun kullanılması nedeniyle okçuluğun kökeni de çok eski çağlara kadar inmektedir. Arkeolojik çalışmalarda, Mısır’da M.Ö. 5000 yılında okun avlanma ile ortaya çıktığı görülse de tarihçilere göre ise okun ortaya çıkışı 25 bin yıl öncesidir. M.Ö. 1500’lü yıllarda Asurluların yayı daha da geliştirmesi ile atıcıya kolaylık sağlayan bir model ortaya çıkmıştır.
16. ve 17. yy.’larda İlk okçuluk dernekleri İngiltere’de kuruldu. 19. yy.’da ABD, Kanada ve Avustralya’ya yayılan okçuluk, 20.yy’ın başlarında da gerçek anlamda bir spor olarak kabul edilmeye başlanmıştır. İlk kez 1900 Paris Olimpiyatları’nda erkekler kategorilerinde programa dahil edilerek, 1920 yılına kadar olimpiyatlarda yer almıştır.
1931′ de Belçika, Fransa, Polonya ve İsveç’in öncülüğünde, Uluslararası Okçuluk Federasyonu FITA (Federation Internationale de Tir L’Arc) kuruldu. Bundan sonra önemli gelişmeler sağlanarak, 1933’te ilk kez Dünya Okçuluk Yarışması ilk kez düzenlendi. 1940’lı yıllarda FITA tarafından düzenlenen okçuluk karşılaşmaları, 1957′ den sonra iki turda yapılmaya başlandı. Daha sonraları okçuluğa olan ilgiyi artırmak amacıyla 1985’de Büyük FITA Turnuvası adı altında yeni bir turnuva geliştirildi.
Türklerde okçuluğun MÖ 5000 yıllarında başladığı ve okçuluk ile ilgili ilk kuralların Oğuzlar ile gerçekleştiği görülür. İncelenen Türk oklarının ortaları kalın, baş ve sonlara doğru incelen, çok düz, esnek ve kozalaklı ağaçlardan yapıldığı saptanmıştır.
Cumhuriyet Döneminde ilk ciddi adım, Beyoğlu Vakıflar Müdür ve Milli Sporlar Federasyonu Başkanı Baki Kunter’ in girişimleri sonucu kurulan “Okspor Kurumu” adındaki kulüp olmuştur. Atatürk’ün direktifleri ile kurulan bu kulüp Atatürk’ün ölümünden sonra dağıldı. İlk bayan okçumuz Betür Diker’dir.
1953 yılında okçuluk sporu , Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü bünyesine alınarak Atıcılık Federasyonu’na bağlandı. 8 Mart 1961 tarihinde ise buradan ayrılarak bağımsız bir federasyon haline geldi.1982 yılında tekrar federasyona bağlanan okçuluk 1983 yılında tekrar Federasyona bağlanmıştır.
Oldukça basit ve açık kuralları olan okçuluk sporunun temel kuralı atış yapmak için okçunun ayakta olmasıdır. Bu sporda amaç, 1.22 metrelik çapındaki hedefi tam ortasından vurmak. Merkeze doğru giderek daralan 10 çember vardır. Merkezdeki çemberin değeri 10 puanken dışarıya doğru puanlar birer-birer küçülür. Eğer atılan ok iki puanı belirleyen çizgilere isabet etmişse daha yüksek olan puan atıcının hanesine yazılır. 1.22 m. çapındaki hedef ile atışı yapan sporcular arasındaki mesafe 70 metredir.
Erkeklerde yayın ağırlığı 22 kg civarında iken bayanlar kategorisinde 17 kg. dır. Oklar için ise 11 mm çapını geçmemesi zorunluluğu vardır. Okçular, kendilerini korumak için Parmaklık, gözlük, ve eldiven gibi özel korunma gereçleri takabilirler.